Ahmet D. Altunbaş Profile picture
Jan 31, 2018 61 tweets 10 min read Twitter logo Read on Twitter
hatırlarsanız, büyük veba salgını'nın nedenlerini kısaca açıklamış ancak yahudiler maddesini geniş şekilde irdelemek üzere ileri bir tarihe bırakmıştım.
flood zamanı.
#medievaltwitter
el hak, şayet 14. yy'da yaşayan sıradan bir köylü, burjuva, zanaatkar, rahip, şövalye vb. olsaydınız salgına her şeyden çok su kuyularını zehirleyen yahudilerin sebep olduğunu düşünecektiniz.
o halde en geriye kadar gidip, israiloğullarının dünya nüfusunun 3'te 1'ini nasıl tahta kurusu gibi öldürmeyi başardığına bakalım.
başlangıçta her şey toz ve gaz bulutuydu...
takipçilerim bilirler, 100 yıl savaşlarının başlamasına sebep olan faktörleri sıralarken, en başa iklim değişikliğini getirmiştim. 13. yy'ın 2. yarısından başlamak üzere dünyada artan volkanizma, bugün küçük buzul çağı dediğimiz bir süreci tetiklemişti.
13. yy sonu dünya genelindeki iklim durumuna dair kısa bir okuma:
netice itibarıyla 14. yy. başında avrupa nüfusu, tarım yapılabilir arazilerin doğal sınırları zorlaması nedeniyle arzın talebi karşılamaması durumuyla karşı karşıyaydı.
modern tarım öncesi 1'e 3 (kıtlık) ile 7 (bolluk) arasında normal kabul edilen verimlilikteki rekolte, iklimdeki bu radikal değişiklik sonucu yıllık güneşlenme süresinin düşmesi ile çılgın salınımlar yapıyordu.
pamuk ipliğine bağlı bu dengeyi 1315 yılındaki uzun kış mevsimi bozuverdi.
kaderin tuhaf bir cilvesi, fransa tahtında babasının pısırık ve beceriksiz oğlu x. louis otururken, ingiltere iskoçlarla gırtlak gırtlağa savaşıyordu.
italya ve çevre ülkelerde kimin borusunun öteceği konusunda papa ve kutsal roma imparatorunu arkalayan guelfolar ve ghibellinolar birbirleriyle didişirken, şehir devletler giderek güçsüz düşüyorlardı.
kısacası, doğa ağır sillesini vurmak üzereyken, sıradan halkı düşünüp, tedbir alması gereken egemen güçler ve komprador uşakları, fiilen görevlerinin başında değillerdi.
çok uzun anlatmayayım, 1315 kışı kıtanın üzerine kabus gibi çöktüğünde, avrupa'da tarlasından doğru dürüst mahsul kaldırabilen çiftçi sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı.
ingiltere kralı, buğday ithalatı için flanders'li tüccarlara başvurduğunda kendisine muhatap bulamadı.
1302'den beri fransa'ya kazan kaldıran flanders talan haldeydi. 1315 ve 1320 arasında Flaman nüfusun üçte biri açlıktan telef olmuştu.
ingiltere'de feodal beylere ve krala ait avlaklarda yasak sıkılaştırılmasına rağmen, hayvana rastlanmıyordu. kasaplarda insan eti satılıyordu.
Fransa'da durum içler acısıydı. tarlaların boşalması ve hayvan sürülerinin tükenmesi üzerine işsiz kalan serfler, çobanlar ve yoksullar toplanıp kent kent gezmeye başladılar. ortalıkta yeni bir haçlı seferi tertipleneceğine dair söylentiler çıkmaya başladı.
hıristiyan aleminin başında dolanan kara bulutların sebebini kutsal toprakların elden çıkmasına bağlayan ulema sınıfı, bu şakileri arkaladı.
gezgin bir rahip ve mürted bir keşişin başı çektiği kalabalığın içinde çok sayıda evden kaçmış çocuk da bulunuyordu.
güruh kendilerini kutsal topraklara göndermeleri için önceleri laik makamlara yalvarıp, yakarırken, sonradan sesleri yüksek perdeden çıkmaya başlayınca elebaşları tutuklanıp, zindana atıldı
fakat artık kolluk kuvvetlerinin bile zaptedemeyeceği kadar kalabalıklaşan ayaktakımı, hapishaneleri basıp arkadaşlarını serbest bıraktı. Paris kapılarına dayanan bu sözde haçlı ordusu şehre girmelerine mani olan belediye başkanını surlardan aşağı atacak kadar cesaretlenmişti
kralın askerlerince şehirden binbir güçlükle çıkarılan başıbozuk kitle, soluğu orta Fransa'da aldı ve eline geçirdiği yahudileri boğazlamaya koyuldu. yahudilerin, ödedikleri vergi karşılığında kralın himayesi altında olduğunu, kralın onları korumakla yükümlü olduğunu hatırlatayım
kralın ordusunda tek bir asker bile yahudiler için canını tehlikeye atmaya tenezzül etmemiş olsa gerek ki, katliamlar Toulouse'a kadar devam etti.
nihayet bu azgın çoban ve köylüleri durduracak sayıda ordu toplanınca, şakiler Toulouse'da derdest edildiler ve içlerinden en gözü dönmüşleri yirmişer, otuzar asılınca geri kalanlar, olaysız dağıldılar.
bu tuhaf göç hareketinin altında fanatizmden ziyade, sefalet ve yoksulluk göze çarpıyordu. paranın düşen değeri ve bankerlere ödedikleri faizin altında ezilen senyörler, zararlarını köylüye rücu ettiriyordu.
köylü ise henüz Jacquerie isyanındaki gibi dellenmiş değildi. beylerine el kaldırmaya cesareti yoktu. onlar da yerlerinden, yurtlarından kaçıp, yahudileri katlediyorlardı.
ne demişler, sahibi ite, it kuyruğuna…
yahudi nefreti o denli büyüktü ki, görev icabı yahudileri koruyup, kollayan kralın askerleri bile bu şiddete hedef oluyordu.
antisemitizm bilhassa ticaret yaşamının hareketli olduğu kentlerde yoğunlaşmıştı.
yahudiler maliyeci, vergi memuru ve tahsildarı olarak görevlendirildikleri ispanya'ya fiilen hükmetmeye başlamışlardı. akçeli işlere yatkınlıkları, uysalca baş eğmeleri sayesinde krallarca sevilen yahudiler, sosyal piramitte her geçen gün yükseliyorlardı.
hatta İspanya'da içlerinde Don unvanı alanlar bile vardı ki böylesi bir skandal görülmüş, işitilmiş değildi. dönen dolaplardan rahatsız olan din adamları homurdanıyor, ancak homurdanmak dışında ellerinden bir şey gelmiyordu.
Agobart piskoposu'nun kaleme aldığı "de insolentia judaeorum" (yahudilerin küstahlığı) isimli eserde, Fransa kralı Philippe Auguste döneminde kralın icra memurluğuna bir yahudinin getirilmesinden duyulan şaşkınlık ifade edilmişti.
hatta 1267 senesinde papa yahudileşen hıristiyanlara karşı bir ferman bile yayınlamak zorunda kalmıştı.
kötü gidişata dur diyen cennetmekan IV. Philippe le Bel oldu. kral borçlu olduğu yahudi bankerleri Paris'te tutuşturup, kalanları fransa'dan dehledi.
lakin oğlu X. Louis basiretsizi krallığın maliyesi açık vermeye başlayınca, Lombard bankerlerle birlikte yahudileri de 12 yıllığına Fransa'ya geri davet etti.
kralın buyruğu gereğince, yahudilere imtiyazları geri verilecek, geride bıraktıkları paraları, sinagogları, mezarlıkları aynen iade edilecekti. aksi halde kral yahudi cemaatine ödeme yapacaktı.
Philippe le Bel zamanında apar topar kaçarken yarı fiyata sattıkları malların tespiti ve kalan alacaklarının tahsili için iki tane murakıp tayin edildi.
kral yahudilerin alacaklarının tahsili için boşuna gayretkeşlik göstermiyordu. toplanacak meblağın üçte ikisi vergi olarak krallık hazinesine girecekti
(Not: o sıralar Louis kendisini aldatan karısıyla nikahını iptal ettirmek için uçan kuşa rüşvet veriyordu. hazine suyu çekmişti)
Yahudilere borcu olup, IV. Philippe zamanında borçları ibra edilen soyluları yeniden icra, haciz korkusu sardı. Mahkeme huzurunda geçerli kanıt sayılan yahudilerin defterleri, tahsildarların elinde dolaşıyordu.
Önceki yıllar sayısız ezaya, hıristiyanların gadrine uğrayan yahudiler için zaman intikam zamanıydı.
Eski yahudi nefreti tekrar hortlamakta gecikmedi. Kuraklık ve kıtlığın kırıp geçirdiği şehirlerde (bilhassa borçlu hıristiyanların yoğun yaşadığı şehirler dememe gerek yok herhalde), yahudilerin ve cüzzamlıların su kuyularını zehirlediği söylentisi peydahlanıverdi.
Parthenay senyörü krala gönderdiği bir mektupta, "kendi diyarında yakalanan bir cüzzamlının sorgusunda, zengin bir yahudinin kendisine para ve bazı ilaçlar verdiğini" yazıyordu.
İtirafa göre bu ilaçların içinde insan kanı, idrar bulunuyor, karışım İsa'nın bedenine (komünyon ekmeği) katılıp, kurutulduktan ve öğütüldükten sonra bir kese içinde çeşme veya kuyulara atılıyordu.
Yakın geçmişte birçok cüzzamlı zaten yakılmıştı. O sırada Poitou'da bulunan kral okuduklarından dehşete düşerek derhal Fransa'ya döndü ve ülkedeki tüm cüzzamlıların tutuklanmasını emretti.
Cüzzamlılar ve Yahudiler arasındaki bu şeytani anlaşmaya kimseler şaşırmadı:
Devrin meşhur vakanüvislerinden Guillaume de Nangis anlatıyor:
"Biz de Poitou'da bulunduğumuz sırada bu keselerden birini kendi gözümüzle gördük. Yakınımızdan geçen cüzzamlı bir kadın, yakalanma korkusuyla, arkasına ağzı bağlı bir kese attı. Kadın derhal yakalanıp, keseyle beraber adalete teslim edildi.
Kesenin içinden bir çayır yılanı kafası, havanda dövülerek hamur kıvamına getirilmiş bir kurbağa, siyah,kötü kokulu bir sıvıya batırılmış kadın saçı çıktı
Kesenin içindekileri büyük bir ateşe koyup yakmaya çalıştılar ancak yanmadı, ki bu da kuvvetli bir zehir olduğunun deliliydi"
Türlü türlü söylentiler vardı. İçlerinde akla yatanı, Müslüman Gırnata Kralı/Emirinin birçok muharabede yenilince, yahudilerle komplo kurarak, Hıristiyanları yok etmek istediğiydi. Ancak kendileri de hayli şüphe çeken Yahudiler, cüzzamlılardan yardım istediler.
Yahudiler, şeytanın yardımıyla, Cüzzamlıları ikna ettiler. Cüzzamlılar arasında ileri gelenler kendi aralarında dört toplantı yaptılar, müzakere ettiler.
şeytan ve Yahudiler sağlıklı kişilerin onlara değersiz, beş para etmez insan muamelesi ettiğini, tüm Hıristiyanların ölmesinin veya cüzzam olmasının kendilerini için hayırlı olacağını anlattılar.
Bu hepsinin aklına yattı. Geri dönüp, öteki cüzzamlılara planlarını açtılar. Birçoğu krallıklar, kontluklar ve başka dünyevi servetler vaadi ile kandırıldılar ve her şeyin aynen böyle olacağını sandılar…"
Burada De Nangis'in anlatısına ara verip, o dönem umumi hale gelen yoksulluğa ilaveten, cüzzamlılar için kurulan hastanelerin ve bakımevlerinin izbe hale düştüğünü söylemek gerek.
bu kurumların sahibi Tapınak Şövalyelerinin defteri yakın zamanda dürülüp, mallarına kral tarafından el konduğu için hayli kötü durumdaydılar ve kentler, kasabalar bakımdan yoksun cüzzamlılarla dolup, taşıyordu.
Halkın daha önce görmediği kadar çok sayıda cüzzamlıya karşı bir önyargı geliştirmiş olması muhtemeldir.
izole edilen, kutsanmış toprağa gömülmeyen, zorla zindanlara kapatılan, halk içine çıkacağında elinde bir çıngırak taşımak zorunda bırakılan, hastalık bulaşır diye sağlıklı kişilerle konuşması yasaklanan cüzzamlılara karşı duyulan suçluluk duygusunu bu şekilde mi bastırıyorlardı?
Kilise ise bir adım daha ileri giderek cüzzama yakalanan kişilerin nikahlarını bozmayarak, karılarının da bu sağlıksız hayata mahkum etmekle, tıpkı Yahudiler gibi toplum içinde izole ve ayrıksı bir topluluk yaratmıştı.
Evet, cüzzamlılar sağlıklı insanlara yaptıkları bütün fenalıklardan ötürü hınçlanmış olmalıydılar. Onların yerinde kim olsa yahudilerle elbirliğiyle kuyuları zehirlerdi!
Kral derhal buyruk vererek tutuklanan cüzzamlıların yakılmalarını emretti. Bir tek gebe kadınlara, en azından doğum gerçekleşene dek, dokunulmadı.
Yahudilere gelince, onlar kadın-erkek ayrım herhangi bir ayrım yapılmadan hepsi yakalandıkları yerde yakıldılar.
Chinon'da geniş ve derin bir hendek açıp, içinde büyük bir ateş yakıldı. Bu hendekte yüz altmış yahudi, kadın-erkek-çocuk-yaşlı demeden yakıldı. İçlerinden çoğu sanki düğüne gidiyormuş gibi şarkı söyleyerek ateşe atladı.
Kadınlar, çocukları arkada kalır da Hıristiyanların eline geçip, vaftiz edilir korkusuyla önce çocuklarını ateşe atıp, peşinden kendileri atlıyordu.
Paris'te sadece suçlu bulunan Yahudiler yakıldı.
Diğerleri ülkeden kalıcı olarak sürüldüler. Zengin yahudilere, alacaklarını tahsil etmeleri ve karşılığında krala söz verdikleri payı (ve mallarının kalanını) için geçici oturmak izni verildi. Kral bu sayede yaklaşık 150.000 livre para topladı"
Vitry'de kralın zindanına kapalı bulunan 40 yahudi, öleceklerini anlayınca, sünnetsizlerin elinde can vermektense kendilerini öldürmeyi seçtiler. İçlerinden baba dedikleri ve kutsal saydıkları yaşlı bir yahudiyi seçip, kendilerini tek tek ona öldürttüler.
Yaşlı yahudi bunu tek bir şartla kabul etti. En son kendisi kaldığında onu öldürecek genç biri bırakılması kaydıyla. Anlaştıkları gibi, hepsi öldü, geriye yaşlı adamla genç kaldı. Ancak kimin kimi öldüreceği konusunda bir türlü anlaşamadılar (yahudilerde intihar büyük günah)
Sonunda ihtiyarın dualarına ve yalvarmalarına dayanamayan genç, yaşlı yahudiyi öldürüp tek başına kaldı. Öteki yahudilerin üzerindeki altın ve gümüşleri topladı, elbiselerini çıkarıp şerit haline getirerek bundan bir urgan yaptı ve zindandan aşağı inmeye başladı.
Fakat urgan çok kısaydı ve altınların ağırlığını taşıyamayıp, koptu. Genç yahudi düşüp, ayağını kırdı ve yakalandı. Suçunu itiraf edip, oracıkta utanç verici bir biçimde öldürüldü."
1321'de gerçekleşen ve hedefine ulaşmayan, günümüzde "Çobanların Haçlı Seferi" dediğimiz bu sosyal çalkantının tek getirisi, ileride çokça hatırlanan "kuyu zehirleyen yahudi" damgasının kollektif bilinçaltına işlenmiş olmasıydı.
1348'de vebadan kırılan birçok Avrupa şehrinde halk, bu hikayeyi hatırlayacaktı.

bu bölümün sonu. bir dahaki episode: 1347 - kara ölüm ve yahudiler.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ahmet D. Altunbaş

Ahmet D. Altunbaş Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @Ricoldus

May 31, 2018
flood zamanı:
Orta Çağ'ı 500 ile 1500 yıllarında arasında bir zaman dilimiyle sınırlandırıp, bu dönem içinde gerçekleşen en önemli olayların listesini neşredeceğim.
#medievaltwitter
1. 523-524, Ostrogot kralı Büyük Teoderik'in zindana attırdığı Roma senatörü, filozof Boethius 'Felsefenin Tesellisi'ni' kaleme aldı.
Aziz Boethius kitabında "iyi insanların başına niçin hep fena şeyler gelir" gibi felsefi konuları ele almıştı.
2) 525, Dionysius Exiguus isimli keşiş, paskalya'nın hangi gün olduğunu tespit etmek için çalışırken, takvimlendirmeye Milat kavramını getirdi.
tabi eğer İsa Exiguus'un M.S 1 yılı olarak tayin ettiği yıldan birkaç sene önce doğmamış olsaydı, daha da şık bir hareket olacaktı.
Read 55 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us on Twitter!

:(