karagullecioglu Profile picture
“O zaman biz de gölgelerin içinden çıkıp geleceğiz.”
Oct 7, 2018 22 tweets 4 min read
Çokuluslu ülkeler sosyal psikoloji açısından ikiye ayrılabilir: milli kimlikleri kan bağı olarak görenler ve milli kimlikleri kültürel bağ olarak görenler. Birinciye, malum, Türkiye örnek, ama sadece o değil: aslında (sözgelimi) Almanya da bu durumda. Orada da Almanlık, pasaportla değil kanla ilgili ve bildiğim kadarıyla bu durumun hukuki bir temeli de var. 2000’lerde “aşırıcılık yanlısı” yabancı kökenli Almanların pasaportlarının alınması, sınırdışı, Kamerun gibi Afrika ülkelerine sürgününün tartışıldığını hatırlarsınız.
Oct 7, 2018 5 tweets 1 min read
İnsan hakikaten, anlaşılan vahabi barbarlığıyla dilim dilim edilen şu Suud “gazeteci” olayının ortaya çıkardığı şuursuzluk seviyesi karşısında afallıyor.
Diyorsun ki:
— Bu adam gazeteci değil, olsa olsa Suud barbarlığının aklayıcısı bir istihbarat operatörüydü. … — Bu adam “yandı gülüm keten helva, şu cânım adamın ılımlı islamı bizim pabucumuzu dama attırıyor” diye ağlaşan liberal zevatın büyük aşkı MbS ile it dalaşı yüzünden, düşmanının ve kendinin nesebine, savunduklarına ve alkışladıklarına uygun şekilde yok edilmiş olmalı. …
Oct 5, 2018 8 tweets 2 min read
Size, özgün bir örgün eğitim deneyiminden söz edeyim.

Bolşevikler iktidara geldiklerinde ülke nüfusunun üçte ikisinden çoğu okuma yazma bilmiyordu. Bu nedenle, daha iç savaş devam ederken, 1919 kasım ayında ünlü “Cehaletin tasfiyesi kararnamesi” yayınlandı. Böylece, başta endüstri ve kolhoz işçileri olmak üzere bütün Sovyet yurttaşlarının anadillerinde veya Rusça okuma yazma öğrenmesi şart koşuldu.

Bu, azınlık ve ulus kültürlerinin anadillerinde geliştirilmesi ve yazılı-eğitsel hale getirilmesini de kapsayan zorlu bir çalışmaydı.
Oct 4, 2018 8 tweets 1 min read
Takip eden biri, benim eski tweetlerimden, “omurgasızlığımı” keşfetme iddiasıyla olsa gerek, Nuray Mert hakkında yazdıklarımdan (sadece “bu yazısını okuyun” mealinde) olumlu olanları bulup çıkarmış. Sataşmak için değil, sataşma saydığımdan da değil. Ama iki şey söylemek gerek. (1) Mert’in tweetlediğim yazılarına bu vesileyle tekrar baktım. 8 Nisan ve 14 Nisan 2016 tarihli yazılarını saymazsam (gerçi zaten bunlar, o arkadaşın dikkatini çekmemiş), dikkat çektiğim noktalarda önemli ve tavsiye edeceğim yazılar.
Kendi görüşlerimi ise şöyle ifade etmişim:
Oct 4, 2018 7 tweets 2 min read
Bu videoyu ben paylaşmadım, TKP paylaştı. Üstelik TKP, bu videodaki görüşlerin, partinin görüşlerinin en rafine hali olduğunu kabul ederek olsa gerek, programın tamamını değil, sadece bu sözleri paylaştı. Dolayısıyla, “zaten onu kastetmemiştir,” demek, naiflik anlamına gelir. İki nedenle. Bir: dediğim gibi, eğer “cımbızlama” varsa, bu parti tarafından yapılmıştır; bu görüntüler parti tarafından seçilip yayınlanmış, yani program boyunca söylenenlerin en rafine hali olduğu kabul edilmiştir. İtirazınız üzerine görüntüleri tekrar izledim.
Oct 1, 2018 13 tweets 2 min read
Merkez-çevre teorisi, en azından Ş. Mardin’in ölümünden beri giderek daha sık anılıyor ve eleştiriliyor. Ancak keramet Mardin’de değil; mesele şu ki, Mardin’in son günleri ve ölümü, aynı zamanda, diktatörlüğün (bu yolları döşeyen) liberalizme de savaş açtığı dönem. Liberalizm ve onun çağdaş versiyonu neoliberalizm, iktidar karşısında mazoşisttir, çünkü iktidarsızdır: asla iktidar olamayacağını bildiğinden kölece hizmetini her tür diktatörlüğün emrine koşar. Ne ki, Mardin “teori”sinde bu liberal genetikten başka bir teorik temel de var.
Sep 15, 2018 11 tweets 2 min read
Eğer gerçekten buna işaret etseydi haklı olurdunuz; ne var ki bir süredir eleştirmeye çalıştığım anlayışta böyle olmadığını; (1) bu anlayışın, belli bir hareketin adını zikretmek şöyle dursun kimi zaman (ölüm dahil) haberini haber olarak dahi görmediğini;
Sep 12, 2018 24 tweets 3 min read
Aydemir Güler’in “o” yazısı, yayınlandığı günden beri tarayıcının sekmesinde açık duruyor. Artık, Güler’e değil (zira Güler, herkes gibi, tek başına önemsiz, ancak bir siyasi anlayışı temsil ettiği ölçüde önemlidir) TKP’ye iki çift söz söylemenin zamanı geldi. Neden zamanı geldi? Çünkü bu anlayış, TKP, eleştirilere rağmen yazıdaki açık tahrifatlara izahat getirmediği gibi, tersine, resmi sessizliği ve gayrıresmi gayretkeşliğiyle, yazıyı bütün gücüyle savundu; böylece yazının doğruca bu anlayışın özeti olduğu ortaya çıktı.
Sep 11, 2018 13 tweets 2 min read
Cumhuriyet'te olan bitenlerle ilgili okuduğum en derli toplu yazı, bu.

Bir-iki cümle de ben ekleyeyim.

medyagunlugu.com/Haber-5211-cum… 1) Cumhuriyet'ten uzaklaştırılan ekip, aslında, süslü AB'cilik peçesi arkasında ideolojik anlamda açık bir emperyalizm işbirlikçiliği anlamına gelen siyasi çizgisine rağmen, kendilerinden beklenmeyecek bir cesaretle bedel ödedi. Bu ekibi eleştirirken, bunu unutmamak gerek.
Sep 10, 2018 6 tweets 2 min read
Önemli bir zincir bu; ancak bence, iki tehlike içeriyor: birincisi, sol Güney'i iyi sinemacı olduğu için sahiplenmiş değil (kaldı ki solun sinemayı sanat olarak ne kadar incelediği de tartışmalıdır); bunun sebepleri esas olarak THKP-C davası ve maocu Güney dergisi. İkincisi, Güney'in "ne olduğu" değil sol tarafından "neye dönüştürüldüğü"ne dikkat çekilirken, onun kendi kişisel tarihi gözden kaçıyor sanki. Tartışacağımız Güney hangisi: aşağı yukarı Seyit Han'a kadar olan mı, yoksa bundan sonrası mı? Bu ikisi arasında dağlar kadar fark var.
Sep 9, 2018 6 tweets 1 min read
Bugün 9 Eylül. L. N. Tolstoy’un 190’ıncı doğum yıldönümü.

Çınar demek de yetmez Tolstoy’u anlatmak için, değil mi ki her çınarın bir ömrü var. Tolstoy daha ziyade insanlıktır, insanlık durdukça o da yaşayacak. İnsanın an’ının değil; oluşunun, akışının yazarıdır Tolstoy.

Diriliş’te şöyle yazmıştı (naçizane, bendenizin çevirisiyle):
Sep 9, 2018 6 tweets 1 min read
Suriyelilerin, genel olarak da Arapların, sadece artık bir avuç kalmış olan eğlence mekânlarında değil memleketin köyüne varıncaya kadar her yerinde varlığı, elbette bir uyum sorunu çıkartıyor. Birincisi, farklı kültürden birileri geliyor, bu bir uyum meselesi; … … ikincisi bunlar daha ucuz işgücü ve iliklerine kadar soyulmaya daha teşne, kriz döneminde tepkiler doğal ki ilk onlara yönelecek; üçüncüsü, cihatçıların aralarına karıştığı bir tortu bu, yani aynı zamanda halkın güvenliği meselesi.

İyi ama, solun buna bakışı ne olmalıydı?
Sep 7, 2018 5 tweets 1 min read
Yabancı bir ülkeden BÜTÜN yabancı güçlerin çekilmesini istemek, sizi bağımsızlıkçı değil sadece suya sabuna dokunmayan orta yolcu yapar. Yabancı bir ülkeden bütün yabancı İŞGAL güçlerinin, yani davetsizlerin çekilmesini isterseniz, bağımsızlıkçı olursunuz. birgun.net/haber-detay/od… Neden? Çünkü orası YABANCI bir ülke; kimi çağıracağıp kimi kovacağına özgür iradesiyle karar verir; siz bu özgür iradeyi desteklediğiniz ölçüde o ülkenin bağımsızlığından tarafsınızdır; yoksa ya birilerine yaranmak ya da su kaldırmamak için orta yolculuğu tercih ediyorsunuzdur.
Sep 6, 2018 7 tweets 2 min read
Reformist kafa, faşizmin nice gadrine de uğrasa iflah olmaz. Cumhuriyet bunun değişmez örneği. Neden böyle? Çünkü bir reformist, aslında, en ucuz bir sınıf işbirlikçisiyle aynı özlemi paylaşır: birileri (Avrupa ve ABD'nin "demokrasi"leri) gelsin, bizi kurtarsın. Aydıntaşkafa'nın Cumhuriyet macerası, onu getirenle (C. Dündar) ve tutanlarla, bu kafanın tekrarlı senaryosudur. Siyasi ve entelektüel ahlaktan büsbütün yoksun bu kadın, zamanında Davutoğlu'nun özel izniyle sınır aşıp İdlib'den cihatçı güzellemeleri ("devrimci" diyerek) yazmıştı.
Aug 31, 2018 14 tweets 2 min read
Zaharçenko’nun biyografisini özetleyelim.

1976 Donetsk doğumlu. Babası Ukraynalı bir maden işçisi, annesi Rus. Donetsk meslek yüksekokulundan maden elektromekaniği uzmanı olarak mezun oldu. Burada madenlerde çalıştı; aynı şehirde hukuk fakültesine kaydoldu ama bitiremedi. 2000’lerin başında işadamlığına soyundu. 2006’da, bugün Ukrayna’nın en zengin adamı olarak gösterilen oligark R. Ahmetov’un Donetsk’teki bir firmasının yöneticisi. Bir süre sonra “Delta-Fort” adlı bir yayıncılık, gıda, tütün ve alkollü içki şirketinin iki kurucu ortağından biri.
Aug 26, 2018 48 tweets 6 min read
Bu gece siyasete biraz ara vermeye… daha doğrusu siyaseti edebiyatın soylu, Saltıkov-Şçedrin’in de soylu olduğu kadar zehirli dilinden yapmaya karar verdim.
Başlığımız: Monröpo Sığınağı.
Sadece bazı bölümleri çeviriyorum; hepinize muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
Başlıyorum. [KİMLER TATİLE İHTİYAÇ DUYARLAR?] Bizim, evvela, sabahtan akşama kadar kalemlerini gıcırdatan, her türden münasebet ve malumat sahasında mütehassıs ve genelde de beli bir türlü doğrulmayan koca bir ordu dolusu memurumuz vardır — tabiatiyle bunların, …
Aug 24, 2018 5 tweets 1 min read
Boratav, yanılıyor. Faşizme geçiş tamamlandı. İleride bu geçiş sürecini aşağı yukarı kesin olarak tarihlendirmek gerektiğinde, 2014 CB seçimini diktatörlüğün kuruluş iradesinin şekillenmesi, 2017 AY referandumu kuruluş, 24 Haziran ise faşizmin kurumsallaşması olarak tanımlanacak. “Lütuf düzeni,” “kapkaççı kapitalizm” gibi tanımlar, bana doğru görünmüyor. Bu tür kavramlar, siyasi ajitasyon aracı olarak kullanılabilirler, ancak yaşananları tanımlayamazlar. Zira, çok temel sorulara cevap vermiyor.
Aug 17, 2018 18 tweets 3 min read
Türkiye faşizmi, sömürge tipi faşizm (yukarıdan aşağıya örgütlenen, sınırlı kitle desteğine sahip, sivil faşist hareketin faşist rejimin asli unsuru değil basit bir tamamlayıcı olduğu, bu nedenle zaman zaman gözden çıkartılabilir sayıldığı, vb. “sürekli faşizm”) olmaktan çıktı … … klasik faşizmlere çok benzer, halk sınıf ve tabakalarını da kapsayan güçlü bir faşist blok üzerinde yükselen, Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş türden bir faşist rejim örgütlendi. Ne var ki bu “yerli ve milli” faşizmin, ilki diğerini doğuran iki ayırt edici niteliği var.
Aug 15, 2018 7 tweets 2 min read
Türkiye’de sivil faşist hareketin esas örgütleyicisi, finansörü, kuklacıbaşısı hiç şüphesiz ABD’dir; ama fünyeyi ilk ateşleyen olma “şerefi” ona değil, esas itibariyle nazilere ait. (bak. ) Dahası, nazi geleneği, naziler tepelendikten sonra da Alman devlet geleneği ile buluştu, kaynaştı; Alman istihbaratında ete kemiğe bürünen bu gelenek, ABD’den daha gizli kapaklı, ama hiç de ondan daha masum olmayan terör eğitmenliği rolünü oynadı.
Aug 12, 2018 6 tweets 1 min read
B. Anderson millet inşasını anlatırken, burjuva ile feodalin zaman algısının farkı üzerinde uzun uzadıya durur: feodalin zaman algısında her şey iç içedir, objektif değil, feodal için mühim olaylara göre sübjektif bir sıralama vardır, oysa burjuva için objektif ve çizgiseldir. Aslında günümüzde millet inşasının (hem milliyetçilerin, hem siyasi islamcı-ümmetçilerin) burjuvazinin ideolojik temelleriyle nasıl bir tezat teşkil ettiğini bir gün etraflıca yazmak gerek: zira çağdaş millet inşası, tamamen tarih çarpıtması üzerinde yükseliyor artık.
Aug 11, 2018 6 tweets 1 min read
BirGün’ün ileri sürdüğü (ve herhalde solun her kesimi tarafından geleneksel olarak paylaşılan), “İnsanların AKP’ye oy vermek dışında hiçbir günahı yok” iddiası, yanlış. Birincisi bu, halkı, tıpkı kendini onun çobanı sayanlar gibi iradesiz bir koyun sürüsü yerine koymaktır. İkincisi ve daha önemlisi şu: eğer insanlar kendi tarihlerini (mevcut şartlar içinde olsa dahi) kendileri yapıyorlarsa, bu tarihin sorumluları da onlardır.